Sanayi Devrimi, buhar motorunun tekstil ...

 Sanayi Devrimi, buhar motorunun tekstil üretimine uygulanması sonrasında İngiltere’de meydan gelen büyük ölçekli sanayileşme ve sosyal dönüşüm sürecini ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Devrimler kısa sürede olup biten ve köklü değişiklilerdir. Bu dönemde meydan gelen ekonomik, sosyal, politik, teknolojik ve örgütsel değişimler öylesine büyük ve köklüdür ki bunları devrim dışında bir kavramla ifade etmek mümkün değildir. Bu değişim ve dönüşümler, insanlık tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Zira Sanayi Devrimi ile birlikte yepyeni bir toplum doğmuş, ekonomik ve sosyal yaşamın her boyutu bu değişimden nasibini almıştır.
 Sanayi Devrim’inin teknolojik açıdan kara Avrupa’sının çok gerisinde olan İngiltere’de önce gerçekleşmesi oldukça manidardır. İngiliz imalat sektörü Avrupa piyasalarında kendine yer bulamamıştı, yünlü kumaş ve elbiseler İngiltere’nin yegâne ihracat kalemiydi. Diğer Avrupa ülkeleriyle mukayese edildiğinde İngiltere’de tarım sektörü alışılmadık bir şekilde küçüktü. Her beş kişiden üçü çiftçiydi. Kalan işgücü imalat ve hizmet sektörlülerinde çalışmaktaydı. Bu nedenle ülkenin her yerinde, köy evlerinde dokuma tezgâhları ve demirci atölyeleri çalışmakta, yünlü kumaş, tuhafiye ürünleri, çorap, metal malzemeler ve deri ürünleri üretilmekte ve dış pazarlara satılmaktaydı. Bu nedenle İngiltere’nin sanayileşme konusunda öncü olacağını öngörmek mümkün değildi.
 Bu dönemde uluslararası piyasalarda sıçrama yapmak için İngiltere’nin Avrupa’da zülüm gören Protestanların, özellikle yetenekli zanaatkârların, İngiltere’ye göç etmelerini teşvik etmekten başka çaresi yoktu. Bu Protestan zanaatkârların çabaları İngiltere’ye makine ve tekstil üretiminde rekabet üstünlüğü kazandırmış ve Sanayi Devriminde öncü olmasının yolunu açmıştır.
 Bin yedi yüz elli yılından itibaren yün eğirme makinesi, hareketli mekik ve buhar motoru ile çalışan dokuma tezgâhlarının geliştirilmesi önce tekstil üretimde daha sonra diğer malların üretime kullanılması sonucunda iğneden, ipliğe, çakıdan çiviye ve lokomotife kadar her şey büyük ölçekte ve makine ile üretilir olmuştur.
 Sanayi Devrimiyle tarihte ilk kez dışsal güç kaynaklı makineler üretim sürecinde kullanılmıştır. Bu süreç önce tekstil sektöründe başlamış daha sonra diğer sektörlere yayılmıştır. Bunun sonucunda imalat sektöründe üretimin ölçeği değişmiş ve büyük ölçekli üretim ortaya çıkmıştır. Bu üretim sürecinde, üretim ilişkilerinde ve işgücünün vasıf düzeyinde büyük değişiklere neden olmuştur.
 Sanayi Devrimi, feodal çağa özgü eski sosyal düzeni altüst etmiş, yerine yeni bir düzen getirmiştir. Bu düzenin kuruluş aşaması epeyce sarsıntılı geçmiştir. Eski ekonomik kurumlar ve sosyal yapılar teker teker yıkılırken her alanda değişim yaşanmış ve aileden, çalışma yaşamına, üretim sürecinden çalışma ilişiklerine ve sınıf yapısına kadar her şey bu değişimden etkilenmiştir.
 Bu değişimin bedeli çok ağır olmuş, bunu pek çok açıdan işçiler, köylüler ve yoksullar ödemiştir. Geleneksel sosyal düzen ve sosyal ilişkilerde köklü bir dönüşüme yol açan Sanayi
 Devriminin en fazla etkilediği kurumlardan biri ailedir. Sanayi Devriminin ilk yıllarında aile kurumunun kaderi konusunda tüm araştırmacıların endişe duyduğu bilinmektedir. Ancak aile kurumu sanayi dönüşümden çok fazla etkilense de varlığını sürdürmeyi başarmıştır. Sanayi Devrimi ile ailenin çökmesi arasında doğrudan bir ilişkinin mevcut olduğu söylenmez. Sanayi Devriminin aile üzerinde olan en önemli etkisi üretimin evden fabrikaya kayması ile ailenin bir üretim yeri ve birimi olmaktan çıkıp, sadece tüketim birimine dönüşmesidir.
 Sanayi Devrimi öncesi aile bağımsız ekonomik bir birimdir. Eve iş verme sisteminin egemen olduğu Merkantilist dönemde Avrupa'da her aile, evini bir işyeri olarak kullanırdı. Tarımsal üretim dışında aile fertleri geçimlerini temin etmek için yün eğirip ve kumaş dokurdu. Genellikle erkek dokumacı, kadın yün eğiticisi ve çocuklarda yardımcı olarak çalışırlardı. Bununla birlikte ailenin küçük bir tarlası ve köyün ortak mera ve orman alanlarını kullanma hakkı vardı. Bu dönemlerde aile ortak bir işletmedir. Ailenin fertleri kendilerini bu işletmenin bir ortağı sayar ve aile bütçesinin zenginleşmesi için katkıda bulunurdu.