İkinci büyük Devrim de Batı Avrupa ve Am...
İkinci büyük Devrim de Batı Avrupa ve Amerika’ya yayılan Sanayi Devrimidir. Sanayi Devrimi bazen dar anlamda özellikle buhar gücünün imalat sanayiine uygulanması ve bu tip güç kaynağının çalıştırdığı yeni makine ve teçhizatın kullanımı şeklinde sadece bir dizi teknik yenilik olarak algılanmaktadır. Ancak teknolojik yenilikler daha sonra meydana gelen devasa sosyal ve ekonomik dönüşümün sadece az bir kısmını oluşturmaktadır.
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren sosyoloji, bu entelektüel ve teknolojik dönüşümler esasında ayrı bir bilim dalı olarak ortaya çıkmıştır. Sanayileşeme devam ederken, ilk sosyologlar sosyal yaşam kalıplarında meydana gelen dönüşümden çok etkilenmiş ve bunlardan derin bir rahatsızlık duymuştur. Bunların pek çoğu radikal insanlar değildi. Aksine çoğu tanık oldukları devasa sosyal değişimden rahatsızlık duyan muhafazakâr kimselerdi. Onların amacı bu derin sosyal değişmeyi anlamaktı. Onların bir kısmı, son asırlarda doğa bilimleri alanında meydan gelen büyük sıçramalardan etkilenmiş ve bu bilimlerinin kullandıkları metotlarının toplumu incelemek amacıyla kullanılması ile bu değişimin daha iyi anlaşılacağı ve toplumun iyileştirilmesinin mümkün olacağına inanmaktaydı. Nitekim sosyolojinin kurucusu olan August Comte bilmek, tahmin etmek ve kontrol etmek diyerek bu durumu ifade etmekteydi. Sosyal yaşamın bilimsel analizine yönelik bu ilk girişim sosyolojinin gelişimini de derinden etkileyecekti.
Her ne kadar başlangıcı olarak on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Batı Avrupa gösteriliyorsa da sosyolojinin gelişimi ve akademik bir disiplin olarak kabul edilmesi son derece karmaşık ve düzensiz bir süreçtir. Bilimsel bir disiplin olarak sosyoloji öncelikle Alman ve Fransız üniversitelerinde kök saldı. Bu dönemde İngiliz üniversiteleri dünyanın ücra köşelerinde ilkel toplumlarla ilgilenen antropolojik araştırmalara ağırlık vermekteydiler. Bu nedenle sosyoloji sadece Londra Ekonomi Okulunda kurumsallaşmaya başladı.
Sosyoloji akademik bir disiplin olarak kabulü oldukça yenidir. Akademik alanda yayılması da İkinci Dünya savaşı sonrasına rastlamaktadır. Sosyolojinin bilimsel bir disiplindir ve sosyolojik bir açıklama ciddi bir araştırma gerektirmektedir. Sosyolojik analiz toplumsal yapı, kalıp ve süreçleri araştırılmakta ve sosyal dünyayla ilgili genelleştirmeler yapmaktadır. Bu süreci daha iyi kavramak için bilim ve bilimsellik kavramlarını incelemek gerekmektedir. Batı toplumları ticari kapitalizmin yükselişine eşlik eden Rönesans ve reformlarla birlikte düşünme, doğal ve sosyal gerçeği açıklama biçimleri dine ve geleneğe referans vermekten uzaklaşarak bilimsel açıklamaya yönelmiştir. Bilimsel yaklaşımı doğal ve sosyal evreni anlama açıklamada yegâne yol olarak görülmüştür. Bilimsel açıklama diğer açıklamalardan kolayca ayırt edilebilir. Dinsel veya edebiyat yaklaşımlarla bilimsel açıklama karşılaştırılabilir.
Örneğin şimşeğin çakmasının bir anlam ifade edebilmesi için Yaratıcının amacı içinde nasıl bir rol oynadığı düşünebilir veya alternatif olarak duygusal reaksiyonu ifade ederek ve gördüğümüz fırtınayı tanımlayabilmek için bir şiir yazabiliriz. Bilimsel bir yaklaşım ise önceki şartlarına ve görünen etkilerine bakarak, bir şimşeğin ne olduğu hakkında fikirler formüle edecek tanımlar geliştirecek ve onu oluşturan unsurlarla ilgili verileri toplayacak, spesifik boylularıyla bağlantılı olarak mukayeseler yapacak, ve şimşek türlerini sınıflandıracaktır. Bu toplanan deliller test edilebilir ve bunlardan tecrübi bir hipotez geliştirilebilir. Yine benzer bir biçimde otomobil endüstrisinde grevler gibi olayları anlamaya ve açıklamaya çalışabiliriz.
Endüstriyel çatışmayla ilgili bilimsel bir yaklaşım duygusal, edebi, dinsel ve felsefi yaklaşımlardan ayırt edilebilir. Bu bilimsel yaklaşım gerçekte endüstriyel çatışmayı açıklamaya uğraşan işçilerin, işletme yöneticilerinin, gazetecilerin ve politikacıların yaklaşımından ne kadar farklıdır? Bu insanlar kavram veya fikir geliştirmiyor, açıklama yapmıyor ve hatta geliştirdikleri teori bazında hareket etmiyorlar mı? Bu soruya, bilimsel düşünmeyle günlük pratik neden belirtme arasında pozitif bir süreklilik olduğunu söyleyerek cevap verebiliriz.
Bir ev sahibi çöpçülerin neden işi yavaşlatma grevi yaptıklarını açıklayan bir teori geliştirebilir. Tıpkı kucaktaki bir bebeğin yerçekimi ile ilgili bir fikir oluşturması gibi. Bilim ile sağduyu arasındaki farklılık esasta farklılık değil, derece farklığıdır. Bu durum kendini üç ana boyutta ifade etmektedir.