Bazı suç tanımlarında ise, suçun ancak ö...

 Bazı suç tanımlarında ise, suçun ancak özel bir yükümlülük altında bulunan veya belirli özellikleri taşıyan kişiler tarafından işlenebileceği ifade edilmiştir. Bu tür suçlar özgü suçlar olarak adlandırılmaktadır. Örneğin, zimmet, irtikâp, görevi kötüye kullanma suçları ancak bir kamu görevlisi tarafından işlenebilir. Nitekim bu suçlara ilişkin tanımlarda kamu görevlisi ifadesi açıkça yer almaktadır. Bu suçların faili kamu görevlisinden başkası olamaz.
 Özgü suçlar, gerçek özgü suçlar ve görünüşte özgü suçlar olarak ikiye ayrılır. Gerçek özgü suçlar, sadece özel faillik vasfını taşıyanlar tarafından işlenebilen suçlardır. Zimmet, irtikâp, görevi kötüye kullanma gibi sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilen suçlar gerçek özgü suçlardır. Bu suçlar bakımından önem arz eden husus, bu suçlara iştirak eden ancak failde aranan özellikleri taşımayan kişilerin suçun faili değil, ancak şeriki olabileceğidir.
 Görünüşte özgü suçlar ise, temel şekli herkes tarafından gerçekleştirilebilen, nitelikli hali bakımından failde bazı vasıfların arandığı suçlardır. Örneğin resmi belgede sahtecilik suçunun temel şekli herkes tarafından işlenebilirken, nitelikli hali ancak bir kamu görevlisi tarafından işlenebilir.
 Mağdur, suçun konusunun ait olduğu kimsedir. Mağdur, kendisine karşı suç işlenen kimse ya da işlenen fiil nedeniyle haksızlığa uğrayan kimse olarak da tanımlanabilir. Her suçun bir mağduru vardır; suçun mağduru ancak gerçek kişiler olabilir. Tüzel kişiler, devletler, milletlerarası örgütler suçun mağduru olamaz; bu kişiler ancak suçtan zarar gören olabilir. Suçtan zarar gören kavramı daha ziyade ceza muhakemesi hukukuna ait bir kavramdır. Ceza muhakemesi hukukunda suçtan zarar gören, katılan sıfatıyla belirli hakları haiz olarak davayı takip edebilir. Diğer yandan suçtan zarar gören ile mağdur her zaman aynı kişi olmayabilir. Örneğin öldürme suçunda, ölen kişinin yakınları suçtan zarar gören konumundadır.
 Bazı suçlarda mağdur belirlenebilir bir kişi iken, bazı suçlarda toplumu oluşturan bireylerin tamamı suçun mağduru olarak kabul edildiğinden, suçları, mağdur belli olan suçlar ve mağduru belli olmayan suçlar olarak ikiye ayırmak mümkündür. Örneğin, hırsızlık suçunun mağduru, suçun konusu olan eşyanın ait olduğu kişidir. Yaralama suçunda, suçun konusunun ait olduğu kişi suçun mağdurudur. Bu suçlarda mağdur belirlenebilir niteliktedir. Türk Ceza Kanununda; Topluma, Millete ve Devlete Karşı Suçlar başlığı altında yer alan suçların mağduru toplumu oluşturan bireylerin tümüdür. Bu suçların belirli bir mağduru bulunmamaktadır.
 Suçun konusu, fiilin üzerinde gerçekleştiği şey ya da kişidir. Yani suçun konusu bir insan olabileceği gibi, bazen de bir eşya olabilir. Örneğin, kasten öldürme suçunun konusunu hayatına sona eren insan, hakaret suçunun konusunu ise onur ve şerefi saldırıya uğrayan insan oluşturur. Hırsızlık suçunun konusunu ise taşınır bir mal oluşturmaktadır.
 Bu noktada suçla korunan hukuki değer ile suçun konusu birbirine yakın kavramlar olduğundan üzerinde durmak gerekir. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere, suçla korunan hukuki değer, ceza hukukunun toplumsal yaşam düzeninde yer alan korunması zorunlu hak ve özgürlükleri ifade etmektedir. Örneğin, ceza hukukunun hırsızlık suç tipini düzenleyerek koruduğu hukuki değer, malvarlığı hakkıdır. Hırsızlık suçunun konusunu ise, o olayda bizzat suçun gerçekleştirildiği taşınır eşyadır. Dolayısıyla suçun konusu somut nitelikte iken, suçla korunan hukuki değer soyut niteliktedir. Yine bir suç tipi ile birden fazla hukuki değer korunabilirken, suçun konusu tektir. Bunun yanında suçla korunan hukuki değer suçun işlenmesiyle ihlal edilmekte iken, suçun işlenmesi her zaman suçun konusuna zarar vermeyebilir; bazı hallerde suçun konusu sadece tehlikeye maruz kalabilir. Örneğin, hırsızlık suçu ile suçun konusu zarara uğramış iken, trafik güvenliğinin tehlikeye sokulması suçunda, suçun konusu sadece tehlike ile karşı karşıya kalmaktadır.