Suçun maddi unsurları olarak ele alınan ...
Suçun maddi unsurları olarak ele alınan başlık, esas itibariyle suç tipinde yer alan maddi unsurları tarif etmektedir. Yani, tipikliğin maddi unsurlarını teşkil etmektedir. Daha önce ifade ettiğimiz üzere, suç teşkil eden haksızlığın gerçekleşmesi için tipikliğin ve hukuka aykırılığın gerçekleşmiş olması gerekir. Tipikliğin gerçekleşmesi bakımından ise, suç tipinde yer alan maddi ve manevi unsurların tamamın fail tarafından işlenen fiilde bulunması gerekir.
Suçun maddi unsurları, fiilin dış dünyadaki görünüş biçimine ilişkindir. Suç tipinde yer alan fiile hareket ve neticeli suçlarda netice ve nedensellik bağı, faile, mağdura, suçun konusuna ilişkin bilgiler suçun maddi unsurlarına ilişkindir. Suçun maddi unsurların tanımlanması, kastın kapsamına neyin girdiğinin tayini bakımından önemlidir. Zira Türk Ceza Kanununun kastı düzenleyen yirmi birinci maddesinde, kanuni tanımdaki unsurlar ifadesi kullanılarak kastın kapsamına işaret edilmiştir. Diğer yandan, suçun maddi unsurlarına ilişkin bilgisizliğin kastı kaldıracağına dair Türk Ceza Kanununun otuzuncu maddesinde hata haline yer verilmiştir. Şu halde, suçun maddi unsurlarını bilmeyen failin kasten hareket ettiğini söylemek mümkün değildir.
Aşağıda suçun maddi unsurlarına ilişkin detaylı açıklamalara yer verilmiştir. Bu bağlamda, fail, mağdur, suçun konusu ve fiil ile ilgili konulara temas edilecektir. Fiile ilişkin olarak hareket, suçun bir unsuru olarak bulunuyorsa netice ve hareket ile netice arasındaki ilişkiyi ve hukuki sorumluluğu ortaya koyan nedensellik bağı ve objektif isnadiyet kuralları ele alınacaktır. Bu noktada kısaca, her suç varlığı için hareketin şart olduğunu ancak neticenin her suç bakımından bir unsur olarak aranmadığını ifade edelim. Kanun koyucu bazı suçların tamamlanmış olması için hareketin yapılmış olmasını yeterli görürken, bazı suçların tamamlanması için ise hareketin bir sonucu olarak neticenin gerçekleşmesini aramıştır.
Türk Ceza Kanununun otuz yedinci maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki fiili gerçekleştiren kişiye fail denir. Her suçun bir faili, yani o suçu teşkil eden fiili işleyen bir kişisi olmak zorundadır. Fail, ancak bir insan olabilir; zira iradi hareket etme yeteneğine ancak insanlar sahiptir. Tüzel kişilerin hareket yeteneği bulunmadığından, tüzel kişilerin suçun faili olması ve cezaya tabi tutulması mümkün değildir. Buna göre, tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır. Hemen belirtelim ki, tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun bulunmadığı ifadesi ile anlatılmak istenen cezalar, yani hapis ve adli para cezalarıdır.
Ceza hukukunda bir ceza hukuku yaptırımı olarak güvenlik tedbirlerine de yer verilmiştir. Şu halde, kanunda da ifade edildiği üzere, tüzel kişilere güvenlik tedbirlerinin uygulanması mümkündür. Bu bağlamda, tüzel kişiye verilmiş iznin kötüye kullanılması yahut tüzel kişi yararına gerçek kişi tarafından bir suç işlenmesi halinde Türk Ceza Kanununun altmışıncı maddesinde işaret edilen güvenlik tedbirlerinin, faaliyet izninin iptali ve müsadere, uygulanması mümkündür. Dikkat edilecek olursa burada da, tüzel kişinin hareketinden değil, tüzel kişi yararına ya da tüzel kişi adına hareket eden gerçek kişinin hareketinden bahisle ceza hukuku yaptırımının tatbiki gündeme gelmektedir.
Suçun yer aldığı kanuni tanımda, aksi belirtilmemişse suçun faili herkes olabilir. Örneğin öldürme fiilini düzenleyen Türk Ceza Kanununun seksen birinci maddesi; Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır, şeklindedir. Suç tipinde, faile ilişkin olarak öldüren kişi ifadesi kullanılmıştır. Dolayısıyla öldürme suçunun faili herkes olabilir. Bunun gibi, suç tanımında faille ilgili olarak, kişi, kimse gibi ifadelerin kullanıldığı suçlar herkes tarafından işlenebilen suçlardır. Bu suçlar genel suçlar olarak adlandırılmaktadır.
Bazı suç tanımlarında ise, suçun ancak özel bir yükümlülük altında bulunan veya belirli özellikleri taşıyan kişiler tarafından işlenebileceği ifade edilmiştir. Bu tür suçlar özgü suçlar olarak adlandırılmaktadır. Örneğin, zimmet, irtikâp, görevi kötüye kullanma suçları ancak bir kamu görevlisi tarafından işlenebilir. Nitekim bu suçlara ilişkin tanımlarda kamu görevlisi ifadesi açıkça yer almaktadır. Bu suçların faili kamu görevlisinden başkası olamaz. Özgü suçlar, gerçek özgü suçlar ve görünüşte özgü suçlar olarak ikiye ayrılır.