Kişinin işlemiş olduğu fiilden dolayı ku...

 Kişinin işlemiş olduğu fiilden dolayı kusurlu sayılabilmesi için algılama ve irade yeteneğine sahip olması gerekir. Kusur yeteneğini etkileyen bir neden olan akıl hastalığının varlığı durumunda, kişi işlemiş bulunduğu fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamamakta veya işlediği fiille ilgili olarak irade yeteneğini önemli ölçüde yitirmektedir. Kişi bu durumda kusurlu olamayacağından, hakkında cezaya hükmedilemez. Ancak fiili, hukuka aykırı nitelikte olduğu ve akıl hastası toplum açısından tehlikeli bir kişi kabul edildiğinden, tam akıl hastası olan bu kişi hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine başvurulur. Bu güvenlik tedbiri kişinin toplum açısından tehlikeliliği geçene ya da önemli derecede azalana kadar devam eder.
 Şizofreni, halüsinasyon, melankoli, paranoya ve sara gibi hastalıklarda kişinin kusur yeteneğinin olmadığı veya önemli derecede azaldığından bahsedilebilir. Örneğin, hırsızlık hastalığı olan kleptomanide kişi, içten gelen ani ve karşı konulmaz dürtülerle hırsızlık suçunu işler. Çalınan eşyaların değerinin olup olmadığı önemli değildir. Kişi çok değerli şeyleri çalma imkânına sahip olsa da dürtülerinin yöneldiği eşyayı çalmayı tercih eder. Bu gibi hallerde, akıl hastalığının kişinin ceza sorumluluğu üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
 Akıl hastalığının ceza sorumluluğuna etkisi Türk Ceza Kanununun otuz ikinci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak bu kişiler hakkında Türk Ceza Kanununun elli yedinci maddesi çerçevesinde akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanır.
 Akıl hastalarının kusur sorumluluğuna ilişkin düzenlemenin ikinci fıkrasında birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye daha hafif de olsa ceza verileceği öngörülmüştür. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir. İlgili kurumca düzenlenecek rapor üzerine, ceza miktarı aynı kalmak kaydıyla, verilen ceza hâkim tarafından alınan bir kararla kısmen veya tamamen yüksek güvenlikli sağlık kuruluşlarında infaz edilebilir.
 Türk Ceza Kanunun otuz üçüncü maddesinde, sağır ve dilsizlerin algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneği daha geç geliştiği ve sosyalleşmelerini çocuklara göre daha geç tamamladıkları düşüncesiyle hareket eden kanun koyucu, çocuklarının kusur yeteneğini etkileyen yaş gruplarına üç yaş ekleyerek, sağır ve dilsiz çocukları normal çocuklara göre daha korumalı hale getirmiştir. Ceza Kanunumuz fiili işlediği sırada sağır ve dilsiz olan kişinin kusur yeteneğini etkileyen bu durumdan faydalanması için doğuştan sağır ve dilsiz olması şartını aramamıştır.
 Ceza Kanunumuz fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmuş çocuklar ile yirmi bir yaşını doldurmuş olan sağır ve dilsizler açısından yaşın ceza sorumluluğu üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığını kabul etmiştir. Ancak, bu kişilerin işledikleri fiil açısından algılama veya irade yeteneğinin olup olmadığı yönünde ortaya çıkabilecek sorunla ilgili olarak, akıl hastalarına ilişkin aşağıda belirtilen sorumluluk rejiminin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.