Roma Hukukundan bugüne, hukuk dalları ka...
Roma Hukukundan bugüne, hukuk dalları kamu hukuku ve özel hukuk olmak üzere ikiye ayrılır. Geniş anlamıyla devlet kurumlarının işleyişini ve devlet ile bireyler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalına kamu hukuku denir.
Devlet, il ya da belediyenin işleyişi ya da kamu kurumlarından biri ile birey arasındaki ilişki kamu hukuku kurallarına tâbidir. Ancak fertlerle ilişkide taraflardan birinin sadece bir kamu kurumu ya da kişisi olması o ilişkinin kamu hukukuna tâbi olması için yeterli değildir. Aynı zamanda kamu kurumunun o ilişkide kamu erkini kullanması, bu erkin kendisine tanıdığı üstünlüğe de dayanması gerekir. Başka bir deyişle, kamu hukuku alanına giren ilişkilerde taraflar eşit durumda olmayıp, aralarında bir altlık üstlük ilişkisi vardır. Bunun en önemli sonucu, kamu hukukunun düzenlediği alanlarda ferdin iradesinin çoğunlukla rol oynamayacağıdır. Çünkü kamu erkine sahip olup da bunu kullanan taraf ilişkinin üstün tarafıdır.
Oysa kamu hukuku kavramının karşısında yer alan özel hukuk eşit kişiler arasındaki ilişkileri düzenler. Özel hukuk, devletin üstün olduğu kamu hukukundan farklı olarak, taraflardan birinin diğerine üstün olmadığı, kamu gücünün kullanılmadığı ilişkilere uygulanan hukuk dalıdır. Burada eşitlik ile kast edilen, hukuk önündeki eşitliktir, yoksa örneğin ekonomik ya da sosyal statü anlamında eşitlik değil. Ekleyelim ki, kamu hukuku ve özel hukuk ayırımında önemli olan taraflardan birinin kamu erkine sahip olması değil, ilişkide bunu kullanmasıdır.
Kamu erkinin sahibi girmiş olduğu hukukî ilişkide bunu kullanmıyorsa o zaman taraflar eşit durumda olacakları için, ilişkiye kamu hukuku kuralları değil, özel hukuk kuralları uygulanacaktır. Örneğin: Maliye Bakanlığının, kamu binası yetersiz kaldığı için Defterdarlık olarak kullanılmak üzere bir bina kiralaması hâlinde, burada devlet sahip olduğu kamu gücünü kullanmamakta, özel hukuk kişisi gibi hareket etmektedir. Böylece kiraya veren Ayşe ile kiracı Maliye Bakanlığı arasındaki kira ilişkisi özel hukuk Borçlar Kanunu hükümlerine tâbi olur; yoksa kamu hukukunun bir dalı olan İdare Hukukuna tabi olmaz.
Bu klâsik ayırım bugün tam anlamıyla tatmin edici olmaktan çıkmıştır. Çünkü sosyal ilişkiler o kadar girift bir hâl almıştır ki, bazı ilişkileri düzenleyen hukuk dallarını kesin olarak kamu hukuku ya da özel hukuka sokma olanağı kalmamıştır. Örneğin iş hukukunu ele alalım. İş hukukunun özünü iş ya da hizmet sözleşmesi oluşturur. Bu yönü ile iş hukuku özel hukukun dallarından biridir. Oysa iş hukukunun konusu sadece iş sözleşmesinden ibaret değildir. Çünkü iş hayatının düzene sokulması ve denetimi, iş uyuşmazlıklarının çözülmesi, sosyal yardımlaşma ve sigorta gibi konular devletin işe karışmasını gerektirir. Bu yönü ile de iş hukuku kamu hukukunun dallarından biridir. Aynı niteliği başka hukuk dallarında da görmek mümkündür.
Bir hukuk dalının kamu ya da özel hukuk dalı olarak nitelenmesinde kullanılan ölçütler kesinlik arz etmemekle birlikte öğretide bazı kıstaslar belirtilmektedir. Menfaat kıstasına göre, hukuk kuralı kamu menfaatini koruma amacıyla konulmuşsa kamu hukuku, özel menfaatleri koruma amacıyla konulmuşsa özel hukuka dâhildir. Yöneten, yönetilen kıstasına göre, hukuki ilişkinin bir tarafında yönetenler, diğer tarafında yönetilenler varsa kamu hukuku ilişkisi vardır. Egemenlik yetkisi kıstasına göre, devlet bir ilişkiye egemenlik yetkisini kullanarak katılıyorsa kamu hukuku, eşit olarak katılıyorsa özel hukuk kuralı vardır.
Kamu hukuku kendi içinde, maddi kamu hukuku ve şekli kamu hukuku olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Maddi kamu hukuku kavramının içine, Anayasa Hukuku, İdare Hukuku, Ceza Hukuku, Uluslararası Hukuk, Mali Hukuk ve Genel Kamu Hukuku girer. Şekli Kamu Hukuku kavramına ise, Anayasa Yargısı, İdare Yargılaması, Ceza Yargılaması, Medeni Yargılama Hukuku ve İcra ve İflas Hukuku girer.