İnsan hakları, devletlerin, kültürlerin...

 İnsan hakları, devletlerin, kültürlerin, coğrafyaların çizdiği sınırların ötesinde kabul gören vazgeçilmez bir değerler sistemi olarak çağdaş dünya düzeninin temelini oluşturur. Aslında pek çok büyük teknolojik atılımlar, sosyo kültürel dönüşümler yanında kitle imha silahları, küresel ısınma gibi kabusları da beraberinde getiren modern çağın insanlığa sunduğu belki de en paha biçilmez kazanç, insan haklarının evrensel bir değere dönüşmesi olmuştur.
 Günümüzde insan haklarının, modernleşme içinde taşıdığı tehlikelere karşı ahlaki ve hukuki bir sigorta görevi yaparak toplumsal düzeni korumakta olduğu söylenebilir. Büyük bir hız ve kararlılıkla gelişmiş ülkeler arasına girme aşamasında bulunan ülkemiz, insanlığın ortak değeri olan insan hakları alanında sessiz bir devrimi gerçekleştirmektedir.
 Tüm insanlığın ortak birikimiyle oluşan evrensel değerleri, bireylerin yaşamına tam manası ile yansıtabilmenin amaçlandığı bu sessiz devrimi başarıya ulaştırmak için insan hakları alanında belli bir zihinsel dönüşüm ile birlikte yasal ve kurumsal anlamda bir yeniden yapılanma gerekmektedir. Dolayısıyla ülkemizde insan hakları alanında gerçekleştirilen çalışmalar da bu iki eksen üzerinde gelişmektedir.
 Günümüzün insan hakları değerlerinin lafzına değilse de ruhuna her zaman sahip olan bu topraklarda, pek çok farklı din, mezhep ve etnik kökenden topluluğun yüzyıllarca barış içinde yaşayabilmesini sağlayan bir iklim vardır. Bu iklim, insan hakları ile ulaşılması arzu edilen hedefler için ideal bir bilgi ve düşünce zemininin varlığı anlamına gelir. Bu açıdan bakıldığında, insan haklarının ithal bir kavram değil, medeniyetimizin yitik bir malı olduğunu belirtmek gerekmektedir.
 İnsan hakları konusundaki zihinsel dönüşüm de esas olarak insanımızın fikir ve gönül dünyasında zaten mevcut bulunan değerleri, evrensel dil ve içerikle bütünleştirmeyi sağlayacaktır. Bunun için öncelikle gerekli olan ise insan hakları ile ilgili kavramsal ve teorik çerçeveyi doğru biçimde bilgi dağarcıklarına yerleştirebilmektir. Bu doğrultuda gerek kamu gerekse sivil toplum kuruluşları ve akademik çevrelerde yürütülen çalışmalar giderek yoğunluk kazanmaktadır. İnsan hakları alanındaki bu “sessiz devrim”in yasal ve idari yapılanma cephesinde ise son dönemde reform niteliğinde birçok düzenleme yapılmış ve yeni mekanizmalar hayata geçirilmiştir.
 Gerçekleştirilen kapsamlı anayasa değişiklikleri, çıkarılan yeni Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Medeni Kanun gibi yasal düzenlemeler ve Avrupa Birliği sürecinde hayata geçirilen uyum paketleri ile hukuk sistemi reforme edilirken insan hakları alanındaki idari kapasite de geliştirilmiştir. Bu bağlamda Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı kurulmuştur.